Avrupalılar IE'yi neden terk ediyor?


Avrupa Birliği'nin son kararı Microsoft'u üzmeye devam ediyor.

Biliğiniz gibi Internet Explorer'ın Windows ile birlikte gelmesine diğer tarayıcı firmaları uzun süredir itiraz ediyorlardı. Son olarak Avrupa Birliği'ne uyapılan itirazlar haklı bulunarak rekabeti engellediği gerekçesiyle Microsoft'a yaptırım uygulanmasına karar verilmişti.

Daha önce size duyurduğumuz gibi 1 Mart itibarıyla Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bulunan Windows kullanıcıları bir seçim ekranı ile karşılaştılar. Bu ekranda kullanmak istedikleri tarayıcıyı seçerek Internet Explorer dışındaki tarayıcılara da bir şans verme fırsatı buldular.

Peki, yaklaşık 1 aydır süren bu uygulama sonrası tarayıcıların pazar paylarında nasıl bir değişme oldu dersiniz?

Paranormal Activity (2009)


Bu yılki Slamdance Film Festivali’nde izleyenleri kelimenin tam anlamıyla “koltuklarına yapıştıran” Oren Peli’in filmi Paranormal Activity, Medyavizyon tarafından 4 Aralık 2009 tarihinde sinemalarda.

Konusu:
“Benim için, Paranormal Activity, salt bu mantıkla, izleyicinin gerçeklikle arasındaki duvarları yıkıp, ona becerebildiği en somut ve yalın şekilde bilinmeyeni sergilediği için takdire şayan bir film. Bu sene en sevdiğim ilk 30 film arasına bile girmese de, bana 10 senedir (Blair Cadısı’ndan beri) yaşamadığım bir korku duygusunu yaşattığı için Paranormal Activity’e şapka çıkarıyorum.”

Yeni evli genç bir çift, evlerinden gece vakti gelen esrarengiz seslerin kaynağını bulabilmek için yatak odalarına bir kamera alırlar. Genç kadın, evde var olması muhtemel bir paranormal varlıktan şüphelenirken, kocası da böyle bir şeyin varlığının gerçek olması halinde onu kameraya çekmeye kafayı takmış durumdadır. Kadın, kocasının bu tavrının evdeki paranormal olayları daha da tahrik edeceğinden korkuyordur.

2012 (2009)


Roland Emmerich’in yönettiği ve John Cusack, Chiwetel Ejiofor, Amanda Peet ile Oliver Platt’in oynadığı 2012, 13 Kasım 2009′da Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.

Asırlar önce, Mayalılar bize takvimlerini bıraktılar. Üstelik bu takvimin bir son günü vardı ve bunun anlamı açıktı. O günden beri, astrologlar onu keşfettiler, numeroloji uzmanları kehanet için takvimden şifreler çıkardılar, jeologlar dünyanın o zaman vadesinin dolacağını söylediler ve hatta hükümet bilimcileri bile dünyayı 2012’de bekleyen devasa çaplı afeti yadsıyamıyorlar. 2012 geldiğinde bileceğiz ki uyarıldık.

Film Hakkındaki Notlar:

Büyük bütçeli felaket filmlerinin değişmez yönetmeni Roland Emmerich yine benzer bir yapımla karşımızda. Bazı teorisyenlere göre 21 Aralık 2012 tarihinde dünyanın sonunun geleceğini öngören Maya medeniyetinin bu öngörüsünün doğru çıktığı bir geleceğin anlatıldığı 2012 adlı filmde insanların hayatta kalma mücadelelerine tanık oluyoruz.

Filmin kadrosu oldukça sağlam: John Cusack, Thandie Newton, Woody Harrelson, Amanda Peet, Danny Glover, Oliver Platt ve Chiwetel Ejiofor ilk göze çarpan isimler.

Avatar (2009)


“Titanik”, “Yaratıklar (Aliens)”, “Terminator” filmlerinin efsanevi yönetmeni James Cameron, sinema tarihinde çığır açacak filmi AVATAR ile bir kez daha seyircileri büyülemeye hazırlanıyor.

3 boyutlu (3D) sinema tekniklerindeki son teknoloji ile üretilen ve yapımı 14 yıl süren “en yüksek bütçeli film” olarak akıllara kazınacak AVATAR, 18 Aralık’ta tüm dünya ile aynı zamanda Cinebonus’larda!

Tür: Gerilim, Bilim Kurgu, Aksiyon
Gösterim Tarihi: 18 Aralık 2009
Yönetmen: James Cameron
Senaryo: James Cameron
Görüntü Yönetmeni: Mauro Fiore
Müzik: James Horner
Yapım: 2009, ABD
Web Sitesi: avatarmovie.com

Oyuncular : Sigourney Weaver (Dr. Grace Augustine), Zoe Saldana (Neytiri), Michelle Rodriguez (Trudy Chacon), Sam Worthington. (Jake Sully), Giovanni Ribisi (Selfridge), Laz Alonso (Tsu Tey).

Filmin konusu:
Bizleri hayal gücümüzün ötesinde muhteşem bir dünyaya taşıyacak olan film Na’vi adlı yok olmak üzere olan bir halkın yaşadığı Pandora adlı gezegende geçiyor.

Yarı-felçli bir savaş gazisi olan Jake Sully, kendilerine özgü dilleri ve kültürü olan, barış ve doğa ile örtülü bir çevrede yaşayan Na’vi halkının arasına gönderilir.

Askeri bir şirket uzaktaki bu gezegeni ve barındırdığı kaynakları incelemek üzere AVATAR adlı bir program oluşturmuştur. Bu program ile insanlar genetic mühendislik sonucu yarı insan yarı Na’vi haline getirilir ve misyoner olarak Pandora’ya gönderilirler.

Botanist Dr Grace Augustine (Sigourney Weaver) ile programa gönüllü olarak katılmış Jake’in bedenlerinin Avatar’I yaratılacak ve böylece Jake’e de felç olmuş bedenini başka bir formda kullanma şansı verilmiş olacaktır. Na’vi halkından Prenses Neytiri ile tanışan Jake, kendisini Pandora’ya gönderen tehlikeden bu halkı savunurken bulur.

Atatürk’ün Hayat Hikâyesi, Veda ile Beyazperdede


Dünya sinema tarihinde Ghandi, De Gaulle, Mandela, Napolyon gibi büyük liderleri anlatan sinema filmlerinin yanındaki yerini alacak olan Veda, Zülfü Livaneli’nin kaleminden ve gözünden bir sinema filmi olarak beyazperdeye taşınıyor. Veda filmi 2010 Mart ayında vizyona girecek.

FİLMİN KÜNYESİ:
Yazan & Yöneten: Zülfü Livaneli
Yapım: Kamera Film
Uygulayıcı Yapımcı: Sevda Kaygısız
Görüntü Yönetmeni: Peter Steguer
Müzik: Zülfü Livaneli
Sanat Yönetmeni: Hakan Yarkın
Kostüm Tasarım: Baran Uğurlu
Makyaj: Vittorio Sodano
Saç: Aldo Signoretti
Oyuncular: Sinan Tuzcu, Serhat Mustafa Kılıç, Dolunay Soysert, Özge Özpirinçci, Ezgi Mola ve Burhan Güven
Web Sitesi: Vedafilm.com

Selanik’te çocukluktan başlayan arkadaşlık önce silah arkadaşlığına sonrasında cumhuriyetle birlikte aynı ideallerin peşinde yürüyen yarım asırlık dostluğa ve ölene kadar süren kardeşliğe dönüştü… Atatürk ve Salih Bozok…

“Veda” Salih Bozok’un anlatımıyla, bu dostluğun, Atatürk’ün hayatının dönüm noktalarının, vatanı kurtarmak için ölüme meydan okuyan bir kuşağın komutanının hikayesi…

Çekimlerine 27 Ekim’de başlanan filmin senaryo çalışması 3 yıl sürdü ve çekimler 7 haftada tamamlandı. Yapımcılığını Kamera Film’in, senaryosunu ve yönetmenliğini Zülfü Livaneli’nin üstlendiği filmin müzikleri de Livaneli’ye ait.

“Veda” filminin başrollerinde ise Sinan Tuzcu, Serhat Mustafa Kılıç, Dolunay Soysert, Özge Özpirinçci, Ezgi Mola ve Burhan Güven yer alıyorlar.

Tamamı yerli sermaye ile hazırlanan bu projede, 13 kişilik İtalyan ve Alman teknik ekip görev aldı. Ünlü Alman görüntü yönetmeni Peter Steguer’in yanı sıra İtalyan sanatçılar Aldo Signoretti (Saç) ve Vittorio Sodano (Makyaj) bu ekibin içindeki isimlerdendi.

Tasarımlarını Baran Uğurlu’nun yaptığı kostümler dönemine uygun olarak eskitildi, renklendirildi ve işlendi.

The Book Of Eli (2010) – Tanrının Kitabı


Filmin yönetmenliğini Hughes Kardeşler‘in üstlendiği ve başrollerini Denzel Washington, Gary Oldman ve Mila Kunis‘in paylaştığı The Book of Eli distopik bir gelecekte geçen aksiyon/gerilim türünde bir yapım.

Tür: Western, Macera ve Aksiyon
Gösterim Tarihi: 5 Şubat 2010
Yönetmen: Albert Hughes, Allen Hughes
Senaryo: Gary Whitta
Yapım: 2010, ABD, 118 dk.

Oyuncular: Denzel Washington (Eli), Gary Oldman (Carnegie), Mila Kunis (Solara), Ray Stevenson (Redridge), Jennifer Beals (Claudia), Tom Waits (Mühendis).

Book Of Eli Neden Red One İle Çekiliyor?

Sanıldığının aksine RED prodüksiyon maliyetini düşürmek için seçilmiyor çünkü bu tür prodüksiyonlarda kamera maliyeti devede kulak misali. Albert Hughes anlatıyor;

“RED kamera ve Arri 435 ile filmin çekileceği yerlerde birebir test çekimleri yaptık. Görüntüleri işledikten ve DI (Digital Intermediate)’den sonra her iki kameranın sonuçlarını filme basıp yapımcılara gösterdik. Yapımcılar görüntülerden sağ tarafta yer alan ve “film ile çekildiğini” belirttiğimiz görüntüleri en iyi görüntüler olarak seçtiler. Oysa bu görüntülerin sadece yarısı film ile çekimişti!. Diğer bir değiş ile film ile çekildiğini söylediğimiz ve yapımcıların beğendiği görüntülerin yarısı RED ile çekilmişti. Don Gurgess ve ben RED’in oyuncuların yüz detaylarını filmden daha başarılı yakaladığını gördüğümüzde çok şaşırdık. Çekimin birinci haftasındayız ve sonuçlardan bundan daha fazla mutlu olamazdık.”

Legion (2010) – Kıyamet Melekleri


Yazar-yönetmen Scott Stewart’ın (“Priest”) son filmi “Legion/Kıyamet Melekleri” çarpıcı ölçüde özgün ve dehşet verici bir kıyamet vizyonu sunuyor. Filmde Mojave Çölü’ndeki köhne bir lokanta dünyanın son perdesi için sahneyi oluşturuyor. İnsanlık kendini vahşi bir öfkeyle yok ederken, ücra bir köşede kısılıp kalmış olan küçük bir grup insan gizemli ve güçlü bir yabancının yardımıyla insanlığın son neferi olmaya hazırlanıyorlar.

Tür: Aksiyon, Fantastik, Gerilim ve Gizem
Yönetmen: Scott Stewart
Senaryo: Peter Schink, Scott Stewart
Yapım: 2010, ABD, 100 dk.
Oyuncular: Paul Bettany (Michael), Lucas Black (Jeep Hanson), Tyrese Gibson (Kyle Williams), Adrianne Palicki (Charlie), Kevin Durand (Gabriel).
Gösterim Tarihi: 30 Nisan 2010
Web Sitesi: www.legionmovie.com

Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerin ortasındaki yol üstü lokantasının sahibi Bob Hanson (Dennis Quaid) ve ortağı Percy (Charles S. Dutton) yerküreyi saran kaostan habersiz her zamanki gibi işleriyle ilgilenmektedirler. Restoranın güzel ve karnı burnunda garsonu Charlie (Adrianne Palicki), Bob’ın oğlu Jeep (Lucas Black) tarafından arabalarının tamir edilmesini bekleyen şehirli ve varlıklı çift Sandra ve Howard (Kate Walsh ve Jon Tenney) ile genç kızları Audrey’ye (Willa Holland) kahvaltı servisi yapmaktadır.

Televizyon yayınıyla birlikte telefonlar da kesilince, grup dış dünyayla tüm irtibatlarını kaybettiklerini fark ederler. Acaba deprem mi oldu yoksa bir terör saldırısı mı diye fikir yürüterek olan bitene anlam vermeye çalıştıkları sırada yaşlı bir kadın (Jeannette Miller) lokantaya gelir ve sevimli bir şekilde Charlie’ye biftek sipariş eder. Yemeği geldiğinde ise şaşkınlık verici ölçüde iğrenç şeyler söylemeye başlar. Narin yaşlı bayan birden bire insanüstü bir güç sergiler ve yaptığı ani saldırıyla Howard’ı ciddi biçimde yaralar.

Tıbbi yardım getirmek için gösterdikleri umutsuz çaba, uçan böceklerden oluşan ve geçit vermeyen bir bulut yüzünden son bulunca, grup, kilometreler boyunca tek güvenli liman olan lokantaya geri döner. Dehşet verici gerçeği yavaş yavaş algılamaya başladıkları sırada, bir yabancı (Paul Bettany) getirdiği çalıntı silahlardan oluşan cephanesiyle birlikte onlara katılır. Yabancı, Charlie’ye doğmamış bebeğinin insanlığın tek umudu olduğunu ve onu korumak için ne gerekiyorsa yapmaya istekli olduğunu söyler.

İnsanlıktan geriye kalan az sayıdaki kişi için dünya uyumadan görülen bir kabusa dönüşmek üzeredir, çünkü Kıyamet Günü’nün eşsiz ve ürkütücü resmi şekillenmeye başlar: Taze kurban arayışındaki çılgın katiller lokantaya varır ve mutlak yıkım peşindeki savaşçı meleklerden oluşan bir ordu da onların hemen arkalarındadır.

Battlefield: Bad Company 2


FPS oyunları dendiğinde bir zamanlar akıllara en önce Electronic Arts ve onun oyunları (özellikle Medal of Honor ve Battlefield) gelirdi. Fakat son yıllarda EA bu alandaki tacını yitirdi. Özellikle COD: Modern Warfare 2 ile Activision’ın oyun sektöründeki tüm rekorları alt üst etmesi, bir zamanlar MOH serisinin COD serisini geride bıraktığı gerçeğini de düşünürsek, EA’e bir hayli dokundu ve firmayı yeniden ateşledi. Doğal olarak bu rekabet de biz oyun severlere yaradı. Modern Warfare 2’nin asıl rakibi şu an yapım aşamasında olan yeni Medal of Honor oyunu ancak EA’deki üst düzey bazı yöneticiler Bad Company 2’nin MW 2’yi tahtından edeceğini ileri sürüyorlardı. Bakalım bu iddialarında ne kadar haklılar.

Çoğu kişi DICE’ı multiplayer oyunlarındaki ustalığıyla tanır. Ancak sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, DICE Bad Company 2’de bizlere sunduğu single player seçeneği ile multiplayer alanındaki başarılı performansına bir hayli yaklaşıyor.

BC 2’Yİ MW2 ile kıyaslamak aslında biraz yanlış. İkisi de FPS oyunu ancak MW 2’deki savaş atmosferi çok daha yoğun bir şekilde oyuncuya yansıtılıyor. Hatta savımı biraz daha ilerleterek BC 2’nin savaş temalı bir oyun olmadığını da söyleyebilirim. Oyunda 4 kişilik bir ekibin üyesi olan Marlowe’u yönetiyoruz ve oyun boyunca Aurora adındaki gizli bir silahın peşinden gidiyoruz. Evet BC 2’nin senaryosu bundan ibaret, doğrusu senaryoyu fazla etkileyici bulmadım, hatta bana biraz da klişe geldi.

BC 2 baskın bir senaryoya sahip olmamasına karşın grafik, ses, aksiyon ve özellikle çevre etkileşimi ile üst düzey bir oyun olduğunu bizlere ispatlıyor. Özellikle çevre etkileşimi dedim çünkü oyundaki gördüğünüz hemen her yapıyı yerle bir edebiliyorsunuz. İlk oyunda da bu “yıkılabilir çevre” özelliği mevcuttu ancak gelişen teknoloji ile birlikte BC 2’de bu sistem gerçekten harika bir şekilde uygulanıyor. Bir bina dolusu düşmanı artık tek tek öldürmeye çalışmanıza gerek yok. Binaya birkaç bomba fırlatın ve yapıyı onların başına yıkın. Yıkılabilir çevre Red Faction: Guerilla’da da vardı ancak BC 2 bu konuda kendinden önceki oyunlara göre açık ara önde.

Yıkılabilir çevre tasarımının çatışma anlarında size yararı olduğu gibi, sizi oldukça zor anlarda da bırakabiliyor. Örneğin bir duvarın arkasına sinmiş çatışıyorsunuz, ancak bir süre sonra bir bakmışsınız siper aldığınız duvar yıkılmış gitmiş. Bu bakımdan BC 2’de bizleri zorlu anların beklediğini söyleyebiliriz.

BC 2 grafikleri ve çevre tasarımlarıyla da oyuncuları kendine hayran bırakmaya hazır bir görünüm sergiliyor. Görevlerimiz ormanlık ve karlı arazilerle çöllerde geçiyor ve doğrusu bu tür çevreler oyunun grafiklerindeki kaliteyi açık bir şekilde görmemizi sağlıyor. Son derece başarılı doku kaplamaları bunun yanında göze son derece hoş gelen gölgelendirmeler, ışık huzmeleri, patlama anında çevrede oluşan toz duman kümeleri, yangın efektleri ve çok daha fazlası. BC 2’ye grafiksel olarak yapılacak tek eleştiri, o da görsel anlamda, düşman çeşitliliğinin bir hayli az olması. Yüzleri gözükmeyen düşmanlara bir şey demiyorum ancak, yüzleri birbiriyle aynı olan düşmanlar, hatta birebir aynı giyimli olan düşmanlar oyun boyunca çok gözüme battı. Oyundaki düşmanlarımıza biraz daha geniş bir yelpaze tanınabilirdi, topu topu 3-4 tip düşmanla oyun boyunca mücadele etmek, yineliyorum, görsellik açısından biraz can sıkıcı ve açıkçası BC 2 gibi bir oyuna da pek yakışmamış.

BC 2’nin bir diğer altın bileşeni ise oyundaki ses efektleri. Çevredeki binaların yıkılırken çıkardığı sesler, yakınınızda bir bomba patladığında oluşan geçici duyma bozukluğu ve karakter seslendirmeleri son derece başarılı.

Binlerce bilgisayar çöktü


Virüslerden korunmak için kurduğumuz antivirüs programlarından bir tanesi görülmemiş bir fiyaskoya yol açtı.

Antivirüs programları arasında en başarılılardan birisi olarak görülen Bitdefender'ın son güncellemesi benzeri görülmemiş bir felakete yol açtı. Güncellemeyi yapan Windows kullanıcıları programın virüsler yerine bazı Windows dosyalarını silmeye başladığına şahit oldu. Silinen dosyalar Windows'a ait sistem dosyaları olduğu için pek çok kullanıcının bilgisayarı ya tamamen çöktü ya da pek çok programı çalıştıramaz hale geldi.

Bitdefender CEO'su Florin Talpes tarafından yapılan açıklama ile bütün kullanıcılardan özür dilenirken 10 yıldır sektörde başarıyla kendisine yer edinmiş olan Bitdefender'ın bu kötü durumdan etkilenen bütün kullanıcılara teknik destek vereceği duyuruldu.

Pardus'tan dünya çapında başarı


Pardus, bu yıl üçüncü kez GSoC (Google Summer of Code) programına kabul edildi.

Pardus’un tüm dünyadan 365 açık kaynaklı proje başvurusu arasından seçilen 150 danışman organizasyon arasında yer alarak üçüncü kez programa girmesi, dünya çapında elde edilmiş önemli bir başarı. Bugüne kadar binlerce genci, milyonlarca satır kod üretmek üzere bir araya getiren GSoC Programı, Pardus projesinde yer alacak öğrencilere eşsiz bir deneyim ve yeni fırsatlar sunacak.
GSoC, daha fazla açık kaynaklı kod elde edilmesi ve herkesin yararına kullanıma açılmasının yanı sıra, genç geliştiricilerin yaz boyunca kendilerini geliştirmeleri ve açık kaynağa katkı vermeye teşvik edilmeleri açısından büyük önem taşıyor. Proje başlangıcından bu yana 300'ün üzerinde açık kaynak projesiyle binlerce öğrenciyi bir araya getirdi ve bu öğrencilerle birlikte milyonlarca satır kod da açık kaynak dünyasına kazandırıldı.

Bal ( 9 Nisan 2010 )


Gösterim tarihi : 09 Nisan 2010
Yönetmen : Semih Kaplanoğlu
Oyuncular : Bora Altaş , Erdal Beşikçioğlu , Tülin Özen
Senaryo : Semih Kaplanoglu - Orçun Köksal
Müzik :
Görüntü yön. : Barış Özbiçer
Tür : Dram
Süre : 103 dk.
Yapım yılı : 2010
Ülke : Almanya - Türkiye
Dağıtıcı : Cine Film

Süt ile Festival'de üç ödül, Yumurta ile de Altın Lale kazanan Semih Kaplanoğlu, Bal ile Yusuf Üçlemesi'ni tamamladı. Film, Yusuf'un hayatının birinci safhasına, yani çocukluğuna gidiyor. Yusuf ilkokula başlamış, okuma yazma öğrenmektedir. Babası Yakup, ürkütücü bir ormanın derinliklerinde, karakovan balcılığıyla uğraşmaktadır. Bir gün ormana giden babası geri dönmez. Yusuf iyice sessizliğe gömülür. Günler geçer, babasını aramak için ormanın derinliklerine dalan Yusuf'un gördüğü rüya gerçekleşecek midir?

Çok Filim Hareketler Bunlar ( 26 Mart 2010 )


Gösterim tarihi : 26 Mart 2010
Yönetmen : Ozan Açıktan
Oyuncular : Eser Yenenler , Metin Keçeci , Gülsüm Alkan , Zeynep Koçak
Senaryo : BKM Mutfak Oyuncuları
Müzik : Deniz Erdoğan, Yıldıray Gürgen, Oğuzhan Koç
Görüntü yön. : Ahmet Sesigürgil
Tür : Komedi
Süre : 104 dk.
Yapım yılı : 2010
Ülke : Türkiye
Dağıtıcı : Medyavizyon


Yaz tatilinde sadece aşkın peşinde olanlar, tatile gidemeyip evde sivrisineklerle savaşanlar, sadece günübirlikçi olarak denizle buluşanlar, yazı mezuniyet balosu ile karşılamak için önce mahalleliyle uğraşanlar, yaz tatilinin en güzel hediyesi bisikletin değerini bilemeyenler, tatile uçakla gidenlerle tatili bitip okula dönerken halâ ayakları yerden kesilenler, hepimizin, hepinizin yaz hikâyeleri bu filmde...

Blogger Envision Teması



DEMO / İNDİR

Mirasını bakın kime bırakmış!



İspanya'da zengin ancak sade bir vatandaş, kraliyet ailesine yaklaşık 30 milyon euro miras bıraktı.

Geçen kasım ayında 69 yaşında ölen ve çocuğu bulunmayan Juan İgnacio Balada'nın, hayatta sadece 2 kuzeninin olduğu ancak onları da miras dışında bıraktığı belirtildi.

Bourbon soyundan gelen İspanya'daki kraliyet ailesiyle hiçbir kan bağı, yakınlığı ya da tanışıklığı bulunmayan Balada'nın mal varlığının yarısına denk gelen yaklaşık 30 milyon euroluk kısmı Kral Juan Carlos'un oğlu olan İspanya Veliaht Prensi Felipe'ye ve Kral'ın 8 torununa bağışladığı ortaya çıktı.

İspanyol basını, kraliyet ailesinin söz konusu mirası kabul edip etmeme konusunda bir çalışma başlattığını bildirdi.

Çilek gibi ilginç yengeç!


Tavyan'da yeni bir yengeç türünün bulunduğu bildirildi.

Ulusal Tayvan Okyanus Üniversitesi'nde görevli deniz biyoloğu Ho Ping-ho, ülkenin güneyinde keşfettiği yeni yengeç türünün, Hawaii, Polinezya ve Mauritius çevresinde yaşayan yengeç türlerine benzediğini söyledi.

Kırmızı kabuğunun üzerinde küçük beyaz tümsekler bulunan yengecin, bu görüntüsüyle bir çileği andırdığı, deniz tarağına benzeyen kabuğunun genişliğinin 2,5 santimetre olduğu belirtildi.

Ho, yeni bir tür olan 2 dişi yengece, geçen haziran ayında Kenting Ulusal Parkı'nın sahilinde rastladıklarını, yengeçlerin, muhtemelen karaya oturan bir yük gemisinin deniz suyunda yol açtığı kirlilik nedeniyle keşiften kısa bir süre sonra öldüklerini kaydetti.

Tayvanlı yengeç uzmanı Wang Chia-hsiang da Ho'nun keşfini doğruladı

Şaşkın firari


Amerika Birleşik Devletleri’nden bir şüphelinin mahkemeden firar girişimi, atlamaya kalkıştığı katın kırılmayan camlarında bitiverdi.

Daily Mail’in haberine göre, daha önce hırsızlıktan mahkum olduktan sonra kefaletle serbest bırakılan 19 yaşındaki Travis Copeland, kefalet koşullarını ihlal etmekten tekrar mahkemeye çıkarıldı.

Hakimin yeniden tutuklama kararından sonra cezaevine götürülmek üzere mahkeme salonundan çıkarılan acemi sanık, gardiyanların elinden kurtularak camlara doğru fırladı. Kendisini ikinci kattan aşağı atmak için bütün hızıyla camlara sıçrayan Copeland beklemediği bir sürprizle karşılaştı. Dev camın Hollywood filmlerindeki gibi aşağı inmesini bekleyen acemi firari, camın duvar kadar sağlam çıkmasıyla olduğu yere düşüverdi.

Cama çarpmanın etkisiyle sersemleyen Travis Copeland, ellerindeki silahlarda olayı izleyen şaşkın gardiyanlara teslim olmak zorunda kaldı
 

Copyright © 2009 Geyik....Herşeydir All rights reserved.
Converted To Blogger Template by Anshul Theme By- WooThemes